DİYABETİN AKUT KOMPLİKASYONLARI
Hipoglisemi
Diyabet tanısı almak, yaşam tarzınızı diyabete göre ayarlamayı gerektirir. Karşılaşılan sorunlarla baş etmek ve çözüm üretmek gerekir. Özellikle insülin kullanan bireyler ve insülin salgısını artıran ilaç kullananlar başta olmak üzere diyabet hastaları hipoglisemi riski ile karşı karşıyadır. Hipoglisemi, kan şekeri seviyesinin 50 mg/dl altına düşmesi hipoglisemi olarak bilinir. Hipoglisemi belirtileri hafif, orta ve ağır şiddette olabilmektedir.
Hafif belirtiler: huzursuzluk, çarpıntı, solukluk, dudakta ve dilde karıncalanma, titreme,terleme ve açlık hissi
Orta şiddetteki belirtiler: terleme, solukluk, soğukluk, karın ağrısı, baş ağrısı, sinirlilik, uyuşukluk, görme keskinliğinde azalma, kalp hızında artış
Şiddetli hipoglisemi belirtileri: bilinç kaybı, konvülsiyon.
Hipoglisemiye Neden Olan Faktörler Nelerdir?
- Diyabet ilaçlarının yanlış zamanlarda kullanımı
- Aktif kullanılan uzva insülin enjeksiyonu yapılması
- Sindirim zorluğu ve sorunları yaşama
- Uzun süreli ya da ağır egzersiz yapılması
- Alkol kullanımı
- İnsülin enjeksiyonu ile öğün arasındaki sürenin uzaması
- Öğünlerde gereğinden az yemek yeme
- Öğünlerini atlama
- İnsülin ya da diyabet ilacı dozunun fazla alınması
Hipoglisemide Neler Yapılmalı?
Hipoglisemi tanısı kan şekeri seviyesi ile belirlenir. Eğer kan şekerinizi ölçemiyorsanız hipoglisemi belirtilerinden yola çıkarak tedaviye başlanmalıdır.
Hipoglisemi Tedavisinde 15-15 Kuralı
- Eğer kan şekeriniz 70 mg/dl ve altında ise; 15 gr karbonhidrat-basit şeker alınır.
- 15 dk sonra kan şekeriniz 80 mg/dl altında ise; tekrar 15 gr karbonhidrat-basit şeker alınır.
- 15 dk beklenerek yeniden kan şekeri ölçülür.
- Kan şekeri 80 mg/dl üzerine çıktıysa ilk öğününüzü öne çekerek en geç 1 saat içinde yapmalısınız.
Hafif bulgular varsa ve hipoglisemi öğünden önce meydana geldiyse hemen öğün yenmelidir. Ancak öğünden sonra ortaya çıktıysa 1 çay bardağı meyve suyu gibi şekerli bir içecek içilmelidir.
Orta bulgular varsa; 2-3 adet kesme şeker ya da glukoz tableti suda eritilerek içilmelidir.
Ağır bulgular varsa; bilinç kaybı söz konusu olduğunda hiçbir şekilde ağızdan yiyecek ve içecek alınmamalı ve hemen Glukagon enjeksiyonu kullanım talimatına göre enjekte edilmelidir.
- Yanınızda mutlaka hipoglisemi riskinizi gösteren bir diyabet kartı ve kesme şeker- glukoz tabletleri bulunmalıdır.
- Yakınlarınıza hipoglisemi riskiniz olduğunu, belirtileri ve tedavisi hakkında bilgilendirilmelidir.
- Geçirdiğiniz hipoglisemi atağından sonra mutlaka bu tabloya neyin sebep olduğunu sorgulayarak, sebebin tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin alınması sağlanmalıdır.
Hiperglisemi
Kandaki şeker seviyesini ani yükselmesiyle karakterize bir durumdur. Diyabetli bireyler hiperglisemi ataklarıyla karşı karşıya kalabilir. Bilinen en yaygın belirtileri sık idrara çıkma, artan susuzluk hissi, baş ağrısı, yorgunluk ve halsizliktir. Uzun süredir diyabet tanısı almış bireylerde vücut hiperglisemiye tepki vermeyebilir bu durumda belirtiler oluşmadığından tanı gecikebilir. İlerleyen hiperglisemi belirtileri; nefes darlığı, mide bulantısı-kusma, bilinç bulanıklığı, karın ağrısı, hızlı nefes alıp vermedir. Eğer tablo düzeltilmezse ciddi sağlık problemlerine sebep olabilir. Hiperglisemiyi tedavi etmenin ilk yolu insülin enjeksiyonudur. Hiperglisemi belirtilerini hissediyorsanız derhal tıbbi destek alınız.
Diyabetik Ketoasidoz (DKA)
Karın ağrısı, bulantı, kusma, kilo kaybı, halsizlik, ağız kuruluğu, çok su içme, çok sık idrara çıkma, ağızda aseton kokusu, nefes darlığı, zihin bulanıklığı, koma gibi bulgularla kendini gösteren bu tablo, sıklıkla Tip 1 Diyabet hastalarında görülmekle beraber Tip 2 Diyabet hastalarında diyabetik ketoasidoz komplikasyonu açısından risk altındadır.
Hiperozmolar Hiperglisemik Durum (HHD)
Su alımının yetersiz olduğu, sistemik hastalıklar (enfeksiyon, endokrin, merkezi sinir sistemi, böbrek hastalıkları) ve yetersiz tedavi nedeniyle karşılaşılan akut tablodur.
Laktik Asidoz (LA)
Genellikle Tip 2 diyabet hastalarında görülen bu tablo, vücutta fazla miktarda şeker olması ve yıkımı sırasında ortaya çıkan asit miktarının artmasıyla karakterizedir. Dokulara oksijen dağılımı ve kullanımının yetersizliğinden kaynaklanan vücutta asit miktarının arttığı bu durumda bireyde uyuşma, baş dönmesi, mide bulantısı, kusma, düzensiz solunum, karıncalanma gibi belirtilerle tablo kendini gösterir.
DİYABETİN KRONİK KOMPLİKASYONLARI
Nefropati
Diyabetli bireylerin %24-44 arasında nefropati riski vardır. İlerleyen nefropati tablosu son dönem böbrek yetmezliğine neden olur. Diyabetli hastalarda nefropatiyi önlemek için kan glukoz seviyesinin istenen aralıkta tutulması oldukça önemlidir. Nefropati, yüksek tansiyon, ödem, idrarda protein ve böbrek yetmezliği ile karakterizedir. Bu doğrultuda, diyabet hastaları kan basıncı takibi yapılmalı ve yılda 1 kez böbrek fonksiyon testleri kontrol edilmelidir.
Nöropati
Sinir uçlarını besleyen küçük damarların hasar görmesine bağlı oluşan bir tablodur. Ayaklarda oluşan nöropati bireyde his kaybı, karıncalanma, dengesiz yürüme gibi belirtilerle kendini gösterir. Ellerde oluşan nöropati ellerde güçsüzlük, ağrıya neden olur. Diyabetik nöropatinin önlenmesi için kan glukoz seviyesinin istenen aralıkta tutulması oldukça önemlidir.
Retinopati
Kandaki glukoz seviyesinin yükselmesi ile sonuçlanan kan damarlarının hasarı tablosudur. Diyabet hastalarının en önemli görme kaybı nedenidir. Yüksek kan şekeri seviyesi retinanın yeterli beslenememesine neden olur. Bu durum uzun vadede görme kusurlarına sebep olur. Diyabet hastalarında göz tansiyonu, görme kaybı, katarakt gibi sorunlar daha erken ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda, yılda en az 1 kez göz muayenesi yapılmalıdır.
Diyabetik Ayak
Diyabetik ayak yaraları, ayaktaki sinir hasarları sonucunda oluşmaktadır. Sinir hasarı dolayısıyla ayaktaki ağrı duyusunun kaybı söz konusudur. Bu his kaybı küçük çaplı travmalarda bile doku bütünlüğünün bozulmasına ve ayakta his kaybı da hastanın travmanın etkisini hissetmesini engellediğinden tanının gecikmesine neden olur. Geciken tanı, yetersiz tedavi, kan şekerinin yüksek seyretmesi gibi sebepler oluşan yaranın büyümesine neden olur.
Diyabet hastalarının yaklaşık %12-25 arasında diyabetik ayak gelişme riski vardır. Yeni ülser gelişimini önlemek için düzenli olarak ayak bakımı ve günlük ayak kontrolü sağlanmalıdır. Ayak bakımıyla beraber kan glukoz seviyesini istenilen aralıkta tutmak, konuyla ilgili eğitim almak ve eğitim içeriklerine uymak gerekir.
Kardiyovasküler Hastalık
Yüksek kan şekeri damar çeperine hasar vererek damar sertliğinin oluşmasına zemin hazırlar. Bu durum kalp krizi ve inme gelişimine katkıda bulunur. Diyabet tanılı bireyler sağlıklı bireylere göre kardiyovasküler hastalık açısından 2-4 kat artmış riske sahiptir.
Bu durum diyabette hipertansiyon sıklığını genel popülasyona göre 2 kat daha fazla olmasına neden olmaktadır. Altta yatan farklı bir hastalığı olmayan durumlarda, diyabet tanısı alan bireylerde kan basıncı hedefi 130/80 mmHg’nın altıdır.
Periferik Arter Hastalığı
Yüksek kan şekerinin periferde bulunan küçük damarların çeperine hasar vermesi sonucu oluşmaktadır. Diyabet tanılı bireylerde ayak ve bacak amputasyonları normal popülasyona göre 5 kat daha fazladır. Bunun nedeni diyabet tanısı alan bireylerde gelişen nöropati, iskemi, immün sistem bozuklukları, yetersiz hijyen, görmede ve his duyusunda azalmadır.
Serebrovasküler Hastalık
Serebrovasküler hastalıklar (SVH), beyin damarlarını etkileyen ve beyin damarlarında kan akışının azalması veya tamamen durması ya da beyin damarlarının hasar görerek yırtılması sonucunda gelişen kanama ya da tıkanma nedeniyle ortaya çıkan bir tablodur.
Dislipidemi
Dislipidemi oluşumundan sorumlu faktör insülin direncidir. Diyabetik hastalarda yağ dokusuna giremeyen serbest yağ asitleri karaciğerde birikir. Bu durum düşük HDL kolesterol, küçük yoğun LDL partiküllerinin baskınlığı ve yüksek trigliseritler ile karakterizedir. Artan kolesterol miktarı damarlarda sertleşme ve tıkanmaya neden olur.
Enfeksiyonlara Yatkınlık
Glikoz metabolizmasındaki bozulma nedeniyle bağışıklık yanıtı azalmaktadır. Kan şekerinde yaşanan yükselme, diyabet tanısı alan bireylerin yaygın görünen enfeksiyonlara duyarlılığını arttırır. Solunum yolu enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, cilt enfeksiyonları, genital enfeksiyonlar ve ayak enfeksiyonları görülme sıklığında artış meydana gelmektedir. Bu nedenle diyabet tanısı alan bireylerin enfeksiyonlardan korunmaları için hem kişisel hijyenlerine özen göstermesi hem de hekim önerisi ile aşılamanın yapılması gerekmektedir.